Peki o dönemeçlerde veya kararlarda neden Tanrının istediği bedel genellikle acıdır? Hak ettiğini göstermek için, sahip çıkman için mi... Sokrates der ki "Tanrılardan biri hazla elemi birleştirip karıştırmak istemiş bunu başaramayınca bari şunları kuyruklarından birbirlerine bağlayayım demiştir." Bilirsiniz ki bu bağın en güzel örneği, gülmenin son sınırına varınca göz yaşlarına karışmasıdır. Ressamlar ağlarken ve gülerken yüzünüzde beliren çizgilerin aynı olduğunu bu nedenle, resim henüz bitmemişken bakarsanız çehre ağlayacak mı gülecek mi bilmezsiniz derler. Aşk mutlaka bir yerinden acıya yaklaşır ve elbet değer. Önemli olan ise acıya değdiğinde elinde tutabilmektir.
Size en tehlikeli gelen o dönemeçten dönmediniz,mantığınızla yürüdüyseniz eğer, tehlike sizden uzaklaşmış değildir. Mantığınız bile bir gün pişmanlığınıza yenik düşer o zaman tüm vücudunuza o an hissettiklerinizin külleri yapışıp kalır...
Uçuşan küllerden korkup yürümediğiniz, o an ki hislerinizle hareket etmediğiniz için şimdi silip atamayacağınız şekilde üstünüzdedir o küllerin hepsi. Hep mantıklı olduğum için beni güçlü sanan arkadaşlarım bilmiyorlar ki asıl güç kalbinle hareket etmektir, üzülmeyi, ağlamayı bilmektir. Çünkü asıl riskli olan o'dur. Asıl feda ettiğin, kendini hesapsız önüne attığın , bıraktığın duygularına teslim oluyorsan gerçekten güçlüsündür. Hayata,mantığına değil kalbine vekalet verirsin.
Ben mi ? vekalet işlemleri biraz zor o yüzden henüz veremedim : ) ama doğruyu biliyorum...