17 Aralık 2012

Kelimelerin Olmadığı Bir Dünya


Facebook ile artan fotoğraf çekme merakı, instagramla doruklara ulaştı. Fotoğraf çekmek sanki zamanı durdurup tam da orada sabitlemek gibi büyülü... Ama bu büyü belli bir süre sonra hipnoz'a mı dönecek acaba? Twitter'da 150 karaktere sığdırılmaya çalışılan anlamlar, instagram da ise tamamen kayboldu. İşin aslı app olarak çok sevsem de, aslında sadece bir eğlence değil de büyük bir yokoluşun ilk adımıysa ?
 
Gelecekte yazı tamamen yok olacak yada kesinlikle yok denecek kadar az göreceğiz. Buna inanmak şu an çok zor olsa da gerçekler tamamından çok ufak bir bölümünü bile gösterirlerse mutlaka bir gün her yeri kaplarlar.
 
 
Uzun metinlere tahammülümüz az olduğundan, kullanımlarını azaltıyoruz. Reklamlarda mesajı, metin üzerine döşemek yerine artık görselin içine gömüyoruz. Görerek daha hızlı ve kolay öğreniyoruz aslında ama işin özeti kolaya kaçtığımız aynı zamanda anlamı hiç bir zaman aynı zenginlikte veremeyecek olan görsellerin,bizi kelimelerin gücünden uzaklaştırması... Umarım bir gün konuşmaktan da sıkılmayız. İnstagram'ın bu kadar popüler olmasının sebebi basit olması. Fotoğraflar tabi ki hayata renk katan bir unsur ama bir iletişim aracına çeviriyor olduğumuz gerçeğini de göz ardı etmemek hatta bundan biraz korkmak gerek.
 
Şu an inanmıyor olsanız da, belki siz göremeyecek olsanız da birilerinin yazının yok oluşuna şahitlik edeceğini düşünüyorum...
 
MÖ 3000'li yıllarda bulunan yazı, yine daha da eski zamanlara, mağraların duvarlarına çizilen resme dönüş yapacak bence. 
 
İnsanoğlunun kaderi, bir çocuğun yaşlandığında yine çocuklaşması gibi bir döngü içersinde mi acaba ? : )
 
 
 
 

10 Aralık 2012

Vazgeçiş

 
 
Beni tutan şeyin ne olduğunu bilmiyorum... belki de biliyorum ama unutmak istiyorum.  Kırgınlıkları silmek aslında zor olduğu kadar kolay. Silgin, sevginin büyüklüğü kadar çok alanı silebilir. Fakat bunları tek başına bilmek yetmiyor.
 
Günler geçiyor, eğleniyor, geziyorsun, aşık bile oluyorsun, olduğunu sanıyorsun aslında, kalbinin çarpması zor sanıyorsun... ama ne kadar çarparsa çarpsın içinde gerçek sevgi olmayan her şey boş aslında. Sadece bir yanılsama ... "sevgi" bile tam karşılığı değil belki. Güzel şeylerin içinde bile hep bir şey eksik işte. Senin yarı'n gibi, paylaşmadığında üzüntüler daha ağır, sevinçler olması gerektiğinden daha hafif sanki ...
 
Ve ne kadar beklersen bekle, ne kadar güzel şeyler olsa da içinde, ne kadar güzel şeyler düşünürsen düşün tek başına düşünmek yetmiyor. Ve tüm düşünceler, tek bir kelimeyle, duyduğun tek bir şeyle hiç bir anlam ifade etmiyor.  Senin için etse de dünyada bir karşılığı yok artık.
 
Duyguların anlamı,neyin yanında durduklarına bağlı ...vazgeçmek bazen yenilgiyi kabul etmektir, bazen de güçlü olmak... Seni sevdiğini bildiğin biri için savaşmak cesarettir ama tek bir cümle ile bu savaş bir ısrara döner. İşte o zaman güçlü olmak sevdiğin halde vazgeçmeyi bilmektir.



29 Kasım 2012

Ses


Ben sana bir şey yazdım ama vermedim,okumadım çünkü sen sesini duyarsın sandım.

Duymamışsın ...



16 Ekim 2012

Bir Böceğe Bak



Uzun zaman sonra ilk defa bloğumu kaç kişinin okuduğuna baktım
Birilerinin okuması çok güzelmiş ama yine de aslında her şeyi kendime yazdığım gerçeğini değiştirmiyor...

Tahminim zaten hiç kimse de, hiç bir yazıyı sonuna kadar okumuyor. Sabrın ne olduğunu kimse gerçekten bilmiyor. Türkçeden çıkartılsa kimsenin ruhu duymaz bence. Sabır belki bir şeyi ne kadar istediğin, belki de istemediğini anlaman için beklediğin zamanmış... 

Her şeye tek bir tık'la ya da parayla sahip olmaya alışmışız... Satın aldıklarımızla aramızda duygusal bir bağ kurmanın ne kadar yanlış olduğunu görmüyor, Hayatımızın içindeki hızın hayatı ileri saran bir tuş olduğunu fark edemiyoruz bir türlü. 

"YAŞAM" kelimesi içinde sadece bir kaç noktaya takılmışız, kabuğunu soyup yiyoruz meyveyi... Aslında tek bir yaprak,tek bir yıldız, tek bir dost, tek bir aşk, tek bir gözyaşı,bir böcek bile ne kadar mucizevi. Hayata tutunmak için ne kadar büyük sebepler. Küçükken yaprağı ilk gördüğümüz andaki değerini şimdi neden kaybetti ki o "yaprak" ? Bir düşün aslında o hala aynı güzellikte değişen sadece sensin.

Tek bir dostu kırmak neden şimdi daha kolay? İlk arkadaşını hatırlasana... Oyuncaklarını paylaştığın, ailenden olmayan birine ilk defa güvenmeyi öğrendiğin... Şimdi sadece bir tane olmadığından mı kaybetti değerini. Yoksa sen mi kaybettin değerlerini?

Yaşamın içinde elde etmemiz gereken şeyler de var tabi ki. Gereken dememin sebebi sadece bir amacımız olması ,insanoğlu olarak "başarımız" ile egomuzu tatmin etmekte bir ihtiyaç olduğundan aslında...  Çarkın bir dişlisi olmakta önemli tabi ki fakat asıl önemli hatta acı olan bu esnada yaşamın içinde olan anahtarı da sadece gözlerimizin olduğu milyonlarca sihri, mutluluğu kaçırmamız. 

Bir Özdemir Asaf hayranı olarak bence durumu en güzel şekilde kendisi yaşam şiir'i ile özetlemiştir;


        
          YAŞAM
          
          Sanırım görmediniz,
          Şimdi şuradan geçti.

          Yazık görmediyseniz,
          Böcek gibi güzeldi.


Böceklere bakmayı unutma, yapraklara, tek bir dosta, tek bir aşka... bu gece dön ve tek bir yıldıza bak. 

Hep parlıyor olması onun parlaklığından bir şey kaybettirmez, parlaklığının güzelliğini azaltmamalı zaten orada olması...






25 Ağustos 2012

Beynini kandırmakla ilgili...


Discovery'de izlediğim bir program beni çok etkilemişti, herhalde 13 yaşlarındaydım ama hiç unutmadım...

Bir adam trafik kazası yapıyor ve kazada sol eli arabaya sıkışıyor. Adamı kurtarıyorlar fakat elini kesmek zorunda kalıyorlar. Birkaç gün sonra adamın kesilen elinin içi acımaya başlıyor. Nasıl olur diyorsun ama acıyor işte. Adam eli sıkıştığı anda , elini yumruk yapmış ve sıkıyormuş. Tırnakları avucuna batacak kadar güçlü sıkmış. Ve o acıyı hala hissediyor... Hem rahatsızlık verici hem de her gün acısı artıyormuş

Adam birçok doktora gidiyor fakat doktorlar olmayan elinin acısını nasıl dindirebileceklerine bir çare bulamıyorlar. Psikologlar uzun seanslar boyunca "elinin olmadığına" onu inandırmaya çalışıyorlar. Sorun şu ki adam zaten bunu biliyor. Ama acısı bir türlü dinmiyor. Kendi kendini telkin etmeye çalışıyor defalarca elinin olmadığını acıyamayacağını tekrarlıyor ama fayda etmiyor...

Sonunda bir doktora gidiyor durumu anlatıyor. Doktor haftalarca nasıl çözüm bulabileceğini düşünüyor. Adam elinin olmadığını biliyor, yine de olmayan eli acıyor... İnandırması gerektiği kişinin adam olmadığı ortada. Peki kim ?

Ve anlıyor ki aslında ikna etmesi gerektiği şey, adamın beyni...
Doktor birbirine yapışık 2 kutudan oluşan bir düzenek yapıyor, içine bir kutunun diğerini yansıtacağı şekilde aynaları yapıştırıyor.

Adam'a iki elini yumruk şeklinde kutulara sokmasını istiyor. Adam 2 elinin olmadığını söylüyor. Doktor sen hissederek sok diyor. Adam tek elini yumruk yaparak kutuya soktuğunda yan kutuda ayna yansıması sayesinde diğer elini de görüyor. Şimdi yumruklarını çevir ve elini aç diyor.

Adam elini açtığı anda tüm acısı geçiyor...

Beni etkileyen bu hikaye birçok yere bağlanıp, üzerine birçok şey yazılabilir ama artık onu da herkes kendi anlasın : ))




17 Haziran 2012

DÖNEMEÇ




  Hayatımızın en önemli dönemeçlerinde, kararımızda kararsızlığımız da bir yol çizer aslında... Sadece kararsızlığımız bizim değil, hayatın çizdiği yoldur. Değişik bir yola sapmaktan korktuğumuzda hayata vekalet vermiş oluruz. Her sapaktan sapmak cesaret değil aptallık olur tabi ki... Fakat öyle anlar vardır ki cesur olmaya değer. Tanrı da bazı şeyleri göze almamızı ister. "Sevdiğin kadar büyük olur acın, hissetmediğin kadar donar göz yaşların. Güvendiğin kadar artar hayal kırıklığın, barındırdığın şüphe kadar azalır şaşkınlığın." bu sözler eski bir yazımdan alıntı sadece... Yani her şeyin içinde olan mantığımı aşk'tan çıkarmanın aptalca olduğunu düşünüyormuşum. Ama sonradan anladım ki, dönemeçlerden dönmek güç değil, yürek ister. 
  
  Peki o dönemeçlerde veya kararlarda neden Tanrının istediği bedel genellikle acıdır? Hak ettiğini göstermek için, sahip çıkman için mi... Sokrates der ki "Tanrılardan biri hazla elemi birleştirip karıştırmak istemiş bunu başaramayınca bari şunları kuyruklarından birbirlerine bağlayayım demiştir." Bilirsiniz ki bu bağın en güzel örneği, gülmenin son sınırına varınca göz yaşlarına karışmasıdır. Ressamlar ağlarken ve gülerken yüzünüzde beliren çizgilerin aynı olduğunu bu nedenle, resim henüz bitmemişken bakarsanız çehre ağlayacak mı gülecek mi bilmezsiniz derler. Aşk mutlaka bir yerinden acıya yaklaşır ve elbet değer. Önemli olan ise acıya değdiğinde elinde tutabilmektir.


  Size en tehlikeli gelen o dönemeçten dönmediniz,mantığınızla yürüdüyseniz eğer, tehlike sizden uzaklaşmış değildir. Mantığınız bile bir gün pişmanlığınıza yenik düşer o zaman tüm vücudunuza o an hissettiklerinizin külleri yapışıp kalır...


  Uçuşan küllerden korkup yürümediğiniz, o an ki hislerinizle hareket etmediğiniz için şimdi silip atamayacağınız şekilde üstünüzdedir o küllerin hepsi. Hep mantıklı olduğum için beni güçlü sanan arkadaşlarım bilmiyorlar ki asıl güç kalbinle hareket etmektir, üzülmeyi, ağlamayı bilmektir. Çünkü asıl riskli olan o'dur. Asıl feda ettiğin, kendini hesapsız önüne attığın , bıraktığın duygularına teslim oluyorsan gerçekten güçlüsündür. Hayata,mantığına değil kalbine vekalet verirsin.


Ben mi ? vekalet işlemleri biraz zor o yüzden henüz veremedim : ) ama doğruyu biliyorum...





15 Mayıs 2012

Susmayı öğren



İnsan gerçekten olgunlaşıyor, bazen büyüdükçe öğreniyormuşsun. "Aman anne offf bende biliyorum" cümlesi %90 hatalı bir yerde kullanılıyormuş... 

Üzüldüğünde hesap sormak istiyor hep insan... Sonra hesap sordukça görüyorsun ki bir şey değişmiyor. Başkasını üzmek, kötü hissettirmek, senin kırgınlığını gidermiyor. Yani yaramıyor işte bir işe... 

Özgür irade diye bir şey var, sebepsiz yapılan şeyler ,kırıcı sözler var... bilsen de dilinin ucuna geliyo... yine "Neden?" diyesin geliyor dimi : ) 
Boşver deme... çünkü sorular, bildiğin cevapları değiştirmez. 

Emin olmadığın şeyler için kimseyi feda etme bu hayatta, 
Öyle sadece kendi kafanda inanıp inandırma kendini, 
Sevgiyi tartıya koyup ta tartma, içinde hisset sadece.
Ama kulaklarınla duyup gözlerinle gördüysen... O zaman da bil,unutma,sorma,konuşma. 
Haklıysan eğer sana inanmayanı da duyma, dinleme , cevaplama...

Ölen sadece canlılar değil,
gerçekten değer verdiğin hisler, dostluklar, sevgiler de ölür bazen
ama bu illegal değildir unutma 
o yüzden hesap sormaya kalkma
biliyorum acıyor canın ama...

Boşver konuşma ...
Doğduğunda konuşmayı öğrendiğin gibi öğren büyüdükçe de susmayı

14 Mart 2012

Çocukluğum Anlat ...


Eskiden altın şeklinde çikolatalar vardı. Ne çok severdim. Hatta bakkal amcadan çalardım hep. Gerçi ben çalarken o zaten hesaba yazarmış, annemde ödermiş sonra ama olsun...

Çocukken hatalar bile masumdu değil mi? İçinde kötü niyet yoktu hiç. Öğrenmeye aç olduğumuzdan mı o kadar mütevaziydik? Çocukken daha hesapsız olduğundan mı gerçekti sevgilerimiz? Karasız değildik, nasıl mutluysak öyleydik, nerede mutluysak ordaydık. Yani en doğru kararı veriyorduk çocukken. Nerede çocukluğumuzdaki, çocukça ama en doğru kalan mantığımız. Nerede duvarların, soruların içine değil kalbimizin içinde tuttuğumuz mantığımız... Şimdi ise sanki bir savaş aleti gibi, en çok kurşunu da kendimize isabet ettirdiğimiz. Kullanmayı bilmediğimiz kalbimiz ve mantığımızla olgunuz artık. Ama mutlu muyuz ?

Biraz çocukluk kalsın içimizde. Biraz sevgi,biraz özlem, biraz hatırlayalım acılar çekilmek için, bir oyuncağımız kırıldığında acımız geçmezdi hemen, kalırdı aklımızda, bilirdik değer vermeyi, unutmazdık hemen...  Atmazdık, saklardık yamalı da olsa... Şimdi oyuncakları değil de neleri harcıyoruz çabucak, neleri unutuyoruz, marifet sanıyor, güç sanıyoruz, övünüyoruz.

Övünün o zaman, harcadığınız, öylece bıraktığınızın aslında sizin mutluluğunuz olduğunu anlayana kadar övünün.

Tek başımıza yemektense şekerleri, arkadaşlarımızla paylaşmak mutluluk verirdi. Yoksa ne oyunun tadı olurdu ne de şekerlerin. Paylaştıkça arttığını bilirdik mutlulukların. Gerçek mutluluk oydu. Güzel bir yerde, güzel bir aktivite yapman değildi önemli olan, gerçek sevgi sadece biri yanında diye mutlu olabilmendi. Bir gülücük yeterdi işte...

Benim içimde hep o çocuk, ama tutamıyorum bende kaçıyor bazen. Bazen anlayamıyor. Tamamen gitmedi ama egomu,sabırsızlığımı,gücümü görünce korkuyor, biliyorum. Bazen çocukluğumuzdaki olgunluğumuz gelip biraz nasihat etsin istiyorum bize...

Çocukluğum, bana mutluluğu anlat
Sevgiyi, doğruyu, aşkı, dostluğu, gerçeği anlat ...



6 Mart 2012

Sen Nasıl Öğrendin...

Sen nasıl öğrendin unutmayı?
Sevmeyi kimden öğrendin?
Üzülmeyi nerden,
Gitmeyi ?

Ben unutmayı birinin gidişiyle öğrendim,
Sevmeyi herkesten biraz öğrendim,
Üzülmeyi, kontrol altında tutmak zorunda olduğumda öğrendim
ama hala tam ezberleyemedim.
Gitmeyi o kadar iyi öğrenmişim ki
kimden öğrendiğimi bile unuttum belki...

Ama en sonunda şunu öğrendim,
dün doğru dediğim şeyler bugün yanlış oldu,
yanlış dediklerimse doğru
Sevgi öyle göründüğü gibi değil,
hissedildiği gibiymiş
Gitmek cesaret değil,korkaklık imiş bazen
Üzülmenin hakkını vermeyince, hep hakkını arar öylece dururmuş içinde...

Hiç kimse ne diyecek diye,
Gurum diye,
O, bu, bahanelerle yaşanmızmış.
Tek gerçek senin içindekiymiş.
Bazen kötü gözüken birşey aslında hiçte kötü değilmiş,
bu yüzden sadece kalbini dinlemek yetermiş.

Hayatını birçok kişiyle paylaşır
ama kalbini paylaşamazmışsın ...
Kararlarını ise sadece o an mutlu olmak için almalıymışsın.

Sen mutlu olmayı nasıl öğrendin
kendinden öğrenmediysen,
kendi kalbinden dinlemediysen mutluluğu
yanlış öğrenmişsin.



29 Şubat 2012

İlk defa


En son tek başıma olmadan ne zaman ağladım,
hatırlayamadım...
En son ne zaman üzüldüm giderken...
Her şey güzelken gitmek oyun gibiydi,
şimdi de büyük bir kalkan gibi tutmak istedim ama
bu kadar ağır olduğunu tahmin edemedim.
İlk defa kendimi ufak bir kız çocuğu gibi hissettim,
İlk defa özledim bir şeyi,
ilk defa göz yaşlarıma değmeyecek kadar kaldıramadım kalkanlarımı,
İlk defa bir şeye ait olmak istedim.

Bir de baktım ki sen örmüşsün bahanelerle dolu bir kalkan 
Aslında sevgi hiç bir şeyin onu etkileyemeceği kadar değerli
Yarın öleceğini bilsen bugün ne yapardın, aslında bu kadar kolay karar almak

Hala biraz ben'im
Ondan
Yine de,bana ziyan et dersen şimdi,
Ederim...


26 Şubat 2012

Katilim Benim


Ben ağlayacağım zaman yazarım genellikle
Bazen ağlayamayacak kadar üzgün olursun
Konuşamayacak kadar fazladır söyleyeceklerin
Anlatılamayacak kadar karmaşık
Aslında kötü göründüğü kadar iyi bir şeydir içindeki
Bazen yazamayacak kadar kayıpsındır...
Ziyan edilmeyecek kadar güzeldir bilirsin
Yine de katiline yardım edersin
Ölmek için...

18 Şubat 2012

Canım Dedem'e

"Sana pul koleksiyonumu gösteriyim" cümlesi eski filmlerde hep fesatça kullanılmış olsa da, aslında güzel bir hobi. Canım dedeciğimin pul koleksiyonunu dün gibi hatırlıyorum, cımbız gibi bir şeyle alırdı pulları büyük bir sabırla dizerdi,defterine. O defterin özel bir adı var mıydı acaba ?? Eski insanlar hep sabır gerektiren şeyler yapmışlar ondan mı bu kadar mutlular acaba ? Mektuplaşmak diye bir şey varmış. Sevdiğin birine mektup yazar haftalar aylarca beklermişsin ,ne geleceği belli olmayan bir sözü,bir cevabı ... Sabretmek varmış eskiden. Sevmek varmış.



Pul aslında ya dedemin karakterinin bir parçasıydı yada unutmaması gereken bir  şeyleri hatırlatıyordu hep ona. Ben büyüdüm zaman akıp geçti, yapacak ne kadar çok şeyi olsa da, ne kadar gezse de, hiç aynı sayıda kalmadı o pullar. Hep arttı ... İçinde bir yaşanmışlığı taşıyan, uzaklara veya yakın uzaklıklara bin bir çeşit duygu taşıyan mektupların üzerine yapıştırılan pullar, bu kadar sabrı hak ediyordu.



 Tarih kitapları, gözlüğü,tavlası, ve tabiki biricik sevgilisi anneannem : )) vazgeçilmezleriydi. Tabiki sadece birini hiç bir şeye değişmezdi. Neyse konuya dönelim,Kaç pul var saymadım ama öyle yeni hobiler gibi hep yarım yamalak değil. Bir kere başlamış ve güzel hayatının sonuna kadar toplamış hepsini. Binlerce pul... 

Keşke burada olsaydın canım dedeciğim. Keşke hep sana anlatmadığım şeyleri bile hissedip bana en doğru yorumları yapsaydın, keşke hayatla ilgili, sağlıkla ilgili hep nasihat verseydin. Keşke aklım karıştığında sen olsaydın, yanlış yaptığımda,en mutlu anımı görseydin. Tamam kızım doğru yapıyorsun devam et deseydin, dur geri dön deseydin. En güzel örneğim, biricik dedeciğim. Seni çok seviyorum. Keşke hiç gitmeseydin...





14 Şubat 2012

Sözü Hayata Bırak...

O gün ölmek istersin ama hep başka bir gün ölürsün...
bazen içinden ne çıkacağı belirsiz bir cümle kurup çekilmek lazım
bazen o kadar karışıktır ki anlatmak istediğin
o kadar içindedir ki
aslında o kadar kötü ama o kadar da iyidir ki

düşünür, bilirsin
ama yazıya dökersen bambaşka bir anlam dökülür deftere
her yer rezil olur
halbuki ne güzel duruyordu
bu hale nasıl geldi dersin ...


bazen hiç bir şey demeden çekilmek lazım,
bazen zamana bıraktığında,
hayat öyle bir şey yapar ki anlatmak istediğini, senden güzel anlatır ...

bazen sözü hayata bırakmak lazım.


12 Şubat 2012

EVLİLİK


Sabah magazin programı izlerken 6 tane ayrılık haberi gördüm. Herkeste şiddetli geçimsizlikten anlaşarak yollarını ayırmaya karar vermiş. Evlilikler bu kadar kolay mıymış, başlaması basit olduğundan mı bitmesi de basit acaba...


Dedem bana nasihat ederken derdi ki, evlilik emek ister,özveri ve takat ister... Karşılıklı sabır ve saygı ister. "Neden böyle yaptın" yerine, " ben olsam böyle yapardım." demek gerek. Gitmek kolay, karşı tarafın hatalarını bulmakla uğraşacağına,ilk başta kendi hatalarını görmek gerek. Sen başka biri ile de olabilirsin ama bu egoyu bir kenara bırakıp, ona ait olduğunu bilmek gerek. Sevginin her şeyden kıymetli olduğunu, "hayat arkadaşı" kavramını iyi anlamak gerek. Her şey artık hızla tüketilirken, hayatının bu kavramın içinde olmadığını, tüketilecek değil, yaşanacak ve yaşandıkça güzelleşecek bir şey olduğunu anlamak gerek.


Aradığın şeyin ne olduğunu bilmen gerek, aradığın şeyin, içinde sevgi, güven, aşk, mutluluk ve huzur olması gerek. Bunlar varken başka her ne arıyorsan bil ki hepsi tüketilecek ve bitecek. İki kişinin yan yana oturduğunda, sadece yan yana olmalarının onlara yetmesi gerek. "İyi günde, kötü günde" sadece nikah memurunun lafı değil, senin içinde olması gerek. Hiç bir çıkar olmadan, hiç bir şey beklemeden sevmek gerek. Hayatınızdan maddi olan her şeyi çıkardığınızda, yine aynı sevgi,saygı ve mutlulukla yan yana olabilmek demek.

İşte o yüzden evlenirken, daha sonra hayatında olmasa da seni mutsuz etmeyecek şeyleri hesaba katmaman gerek. Katarsan eğer, yanlış bir hesap yapmış olursun bunu hiç unutmamak gerek.

Canım dedeciğim, anneannemle bu yüzden hayatının son nefesine kadar beraberdi. Her sevgililer gününde güller yollardı. Çünkü 80 yaşında olması anneannemin onun sevgilisi olduğunu değiştirmedi. Onlar bir hayatı paylaştı. Aynı değillerdi,kızarlardı birbirlerine, ama bilirlerdi ki sevgilerinin yanında çok küçüktü hepsi,her bahane, her kızgınlık... Bir insan sevgisi ile her şeyi değiştirirdi zaten. Dedem, anneanneme "birtanem" derdi aslında çok söylenen ama gerçek olmayanlar gibi değil, aslında hiç söylemese de "bu kadın bu adamın birtanesi" dedirtecek kadar bir taneydi. 


Dedem derdi ki, elma seçer gibi eş seçiyor yeni nesil. Bulmak değil önemli olan değer verdiğin insanla olabilmek ömür boyu. Ego'dan, inattan belki de feda ettin "hayat arkadaşım" diyebileceğin birini. Evliliğin anlamını bilmeden, doğru bir evlilik yapamazsın,derdi.


Daha "birtanem" derken, marifetmiş gibi bir tane olmadığını hissettiriyoruz,biz. Şarkılara katıyoruz hep "biri gelir biri gider" anlamlarını. En kolay olanı, başkasıyla olmayı hüner zannederken, elimizde olan en değerliyi harcıyoruz. Kaybetme korkusu olduğunda seviyoruz, gizem olunca merak ediyoruz. Yani sevgiyi bir kenara bırakıp işin oyun tarafında duruyoruz hep. Oyunlarsa öyle hayat gibi ciddi değil. Sonsuza kadar değil.

Ve illa "evlenmek" değil olay, biriyle hayat boyu beraber olmak istemek ... 
Evlenmek, büyümek,iş,askerlik sırasında bir zorunluluk değil,
yaşı yok,
günü yok,
çıkarı, beklentisi yok,
bir eylem değil, bir his evlilik...
her sabah güne onunla gözünü açmak istediğin bir an,
ve bunu hayatın boyunca mühürlemek ... evlilik.







9 Şubat 2012

CEVAP

Ne kadar basit her sorunun yanıtı
Sevgi hiç bir şeyin engelleyemeyeceği kadar büyük
Ortada her ne bahane varsa yalan

Sen de bil bunu;
bir insan her ne yollardan,her ne şekillerde hayır diyorsa, hayır
ne yollardan ne şekilllerde evet diyorsa ,evet aslında.

Zaman,hata,geçmiş,gelecek değil cevabı etkileyen
Sadece sevgi
Karşındakinde görmen gerekeni
sen sözlü olarak soruyorsun.

Ya yalan olanı duymak istediğinden
Ya da sonuna kadar sabrettiğinden
Ama cevap zaten orda

Bir şey olur veya olmaz...
Tüm sorular ve cevaplar da bunun içindedir aslında : )


Güçlü Kadın

Güçlü Kadın, duygularını saklayan mı ,
yoksa söyleyen mi ?
Acıyı dibine kadar yaşayan mı
Yoksa acıyı hissettiğinde kaçan mı ?

Etrafımdaki duvarlar o kadar yüksek ki,
savunma mekanizmam o kadar sert ki,
belki de sevgim gözükmüyor içinde.

Bir şeyi elde etmek mi güç,
yoksa elde edemesen bile sevmeye devam etmek mi ?
"Elde edemesen de sevmek" diye bir şey var mıydı,

Kaçınca azalıyor mu acılar
veya sonuç değişiyor mu ?
Kendi mutluluğunu başkasının yıkmasındansa
ellerinle öldürmek daha mı iyi
Ya da hep daha iyi mi sandım ben ??
biri bir parçanı söküp atıyorsa tekrar yeşeriyor belki
ama sen kopartıp attığında bir daha bulamıyor musun.

Sevgi ile gurur aslında aynı savaşın içinde değiller mi?
Yanlış şeyleri mi savaştırıyorsun ?
Bu yüzden mi ne acısı bitiyor, ne de savaşı

Anladım ki sevginin gücü tamamen kendine has,
kendine ait,
benim sahip olabileceğim kadar muazzam değil belki de
belki de en büyük hata o gücü kontrol altına almak...

Benim kullandığım güç, hiç bir şeye boyun eğmez,
değişmez,
karşılıksız sevmez,
beklemez...
Gururlu, inatçı, ölse de adım atmaz
yaklaşmaz.

Sevginin gücüyse,
karşılıksız,
sonu ne olursa olsun bir tek adım geri atmaz,
üzülecek diye kalbine dayayıp düşünmeden öldüremez kendini,
gururla işi olmaz,
sonunu da, tıpkı başı gibi DÜŞÜNMEZ !

Her duygudan ve histen ayrı bir yerde,
tek başına durur
ve tüm diğer duygular,duvarlar ne der diye düşünmez.



Kendi kaçmaz,
eğer son nefesini alıyor gibi hissedecekse
boğazında onun ellerini hissetmek ister.

Asıl güç,güçlü durmak değil
kaçmak değil
ağlamamak değil,

Asıl güç tüm duvarlarını kaldırıp
öylece durabilmek belki de

"Son" değişir mi peki ?
Onu henüz bende bilmiyorum...

Belki hep yanlış yaptım
belki de ilk defa doğru ???

5 Şubat 2012

Hayat Biliyor

Her şeyi kontrol etmek zorunda değilim
Ya siyah ya beyaz olmak zorunda değil hiç bir şey
Bir düşünceyi bir yere koymak zorunda değilim illa ki,
Acıyı bile yönetmem gerekmiyor 
Bazen kaybedeceğini bilerek bırakmam,
Bazen de kazanacağımı bilerek kaybetmem gerekiyor


Bunu ilk defa anladım ama,
Bazen doğruyu zaman biliyor
Hayat biliyor...


Her söylenen, her zaman doğru demek olmuyor
Çoğu zaman sevgi her sorunu çözüyor,
Aşkta her şeyi affediyor,
Gururla,savaşla,haklı olmakla mutlu olunmuyor


Mantığınla karar verip
Kalbinle mutlu olmak istiyorsan,
Ellerinle koşmak istiyorsun.
Ve sonunda sadece gereksiz yere yoruluyorsun.


Bazen doğruyu ben değil,
Hayat biliyor,
Zaman biliyor...


Bazen ben değil, belki de başkası biliyor.







2 Şubat 2012

Her şey güzel olsun ...



Her zaman karar verecek kadar güçlü,
kararlarının yanlış olduğunu gördüğünde de "olsun" diyeceğin kadar barışık ol kendinle
Bil ki yıkılan parçalar yine sende...


Sevgin, bu dünyadaki tüm maddiyatı çıkardığında hala,hatta eskisiden bile çok parlayacak parıltıda olsun.


Yaptığın iyilik,kimseye kendini borçlu hissettirmeyecek kadar gerçek olsun,
Gerçek senin içinde olsun.


Yalnızlık, hüzün değil,senin kendinle kalacağın en değerli zaman olsun.
En değerlin hep yanında olsun,
Değerini bilmek için daha fazlasına ihtiyacın yok, yanındayken geç olmadan hep yanında kalmaya ikna edecek kabiliyetin olsun.


Şansı çoğu zaman insan kendi yaratır,
ayağına gelmesini beklerken, yolunda altından öylece aktığını bilecek öngörün olsun.


Zaman uzunluğuyla değil içindekilerin güzelliğiyle ölçülür. Bu yüzden öylece yürüdüğünde, yolun sonuna kadar yürüsen de eline yorulmaktan başka bir şey geçmeyeceğini bil.


Bu hayat senin, elindeyken değerini bilecek aklın olsun.





31 Ocak 2012

Sen Anlayana Kadar Ben Gittim


Sen aşkın anlamını arıyorken sevgili
Ben anlamsız olduğunu öğrendim çoktan.
Hiç sebepsiz,
veya sayamayacağım kadar çok sebepten seviyorum seni.
Yada sevmek için seni, yoktan o kadar çok sebep var edebilirim ki...

Sen ayrılığın acısını tadarken sevgili,
Bazen bir gün bile azalmadığını anladım.
Gitmek kendini öldürmekse,
Bir seferde dönüp, tetiği başına dayandığın an,
bir nebze bile titremeden basabileceğini anladım.

Sen nasıl unutacağını düşünürken sevgili,
Ben kendimi kandırmanın,seni unutmaktan daha kolay olduğunu anladım.
Başkasını sevebilirsin ama sevmek istemezsin
Göz göre göre,kendini kandırabileceğine inandım

Sen özlem nedir diye düşünürken sevgili,
Aklına düşen tek bir dakika içinde,
kalbine saplanan incecik milyonlarca çiziğin her yerini kanrevan edebileceğini anladım.

Ve sen her şeyi anlayana kadar sevgili,


Ben gittim ...





Karışık


Aşk ve acı birbirlerine en uç noktalarından bağlı değil miydi,
Sevgi de onların olgunu, gerçek mutluluğun sahibi
Pişmanlık, taşıyabileceğin kadarsa hüzün,
Taşıyacağından fazlaysa ölüm,
"Özlemek ise,ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk." (C.Süreyya)
Kıskançlık, tohumunda kaybetme korkusu,
Egonun son adımı
Yalnızlık mı? Özdemir Asaf'a saygım sonsuz ama, Yalnızlık bazen,paylaşılsa da yalnızlık.
Haykırsan, Ağlasan da, yedi cihana yaysan da yalnızlık.
Kararsızlık, tadını kaçırdığından sonunda yanlış karara mahkum pişmanlık
İyilik ve Kötülük, veya zaten birbirlerinin içinde mi ikisi de?
Birine kötü diyebilmek için ne kadar tanımak gerek onu?
Ya iyi demek için ?
Paylaşmak,benim için en özeli,
Yaşam, insanın her uyandığında elinde zannettiği,
en güvendiği ama değer vermeyi en çok unuttuğu,
en büyük mucize olduğunu unutup, 
mucizenin kendinde, içinde aradığımız ve bu yüzden hep kaçırdığımız mucize,hayat.


Tüm Şehri Kaplıyor Hüznüm

Pencereden dışarı baktığında
Kalbine mi saplanıyor her kar tanesi
Yoksa pamuklara mı sarıyor yüreğini
İçinde ne varsa
Kar taneleri de ön yargılı düşüyor,bu şehre
Sen ne hissediyorsan anlıyor değil mi?
Sevsen,başka bir manzara var dışarıda
Üzülüyorsan başka...
Bir yağmur mutluluk verdiği gibi
Gözyaşların sanki tüm şehre düşüyor gibi hissettirebiliyor
Şehrime hüznüm yağıyor
Ufacık kalbimdeki acı tüm yolları kaplamaya yetiyor bazen...
Her yeri süpürsen geçer mi?
Geçer gibi geliyor ama
Bil ki bu sefer de tertemiz yollar sanki bir boşluk gibi büyüyor içinde
Sen ne mevsimi değiştirsen, Ne de şehrini
Seni bırakmıyor kalbinle baktığın hiç bir yerde,hüzün...
Suçu ne kar tanelerinde ne de yağmur damlalarında ara,
Aslında tek yapman gereken kendine bakman
Her şeyi neden,nasıl gördüğünü anlayabilecek ve değiştirebilecek tek şeye
Kendine ...



29 Ocak 2012

Seni Sevseydim Eğer


Seni sevseydim eğer
Hiç kimse seni daha önce sevmemiş gibi hissederdin.
Sana dokunsaydım eğer
Dokunuşların kelimelerden farkı olmadığını,
fazlası olduğunu anlardın.

Bu karlı havada yanında yokum diye 
düşen her kar tanesi kalbine saplanırdı,
yoksa düşününce saplanıyor mu şimdiden...
Ama beni gerçekten tanısaydın belki de
Sesime soluğuma bile yaklaşmazdın
Seninle oyun oynasaydım eğer,
bende üzülmezdim şimdi...
Bilseydin eğer,
bazı oyunlarda kazansan da kaybetmiş olacağını sonunda
belki bir "merhaba" bile demezdin bana.

Hayatındaki bir hareketin neler değiştirdiğini bilseydin eğer
yapmazdın bence.

Seni bir kere sevseydim eğer,
sen engellemedikçe
ben güvendikçe
sonsuza kadar aşık olurdum sana.

Sen beni tanısaydın eğer ...



23 Ocak 2012

Birine "Benim" Dersin



                                                  Aslında birçok kez seversin,
Birçok kez aşık olursun, birçok kez mutlu
Ama sadece bir kişiyle olursun,
Hayatının sonuna kadar... 
Güzelliklerini herkesin gördüğünden çok daha farklı görürsün,
kusurlarını en sempatik anlamı barındıran "şaşkın" ile tanımlarsın.

Birçok kişiye beyaz yalanlar söylemişsindir ama
onunlayken yalan bile tutamazsın elinde,ağır gelir
bir gizem veya kaybetme korkusu olmasına gerek duymazsın
onunla devam etmek için hiç bir şeye ihtiyaç duymazsın
seversin,keşfedersin,her şeyi paylaşır
artık tanıyacak hiç bir şey kalmadığında da
mutluluğumun tüm ayrıntılarını keşfettim dersin...
Bilirsin ki keşfedilecek oyuncaklar başka, beraber paylaşılacak bir hayat başkadır


Kısaca birçok duyguyu yaşamışsındır,
ama onunla olmak istersin, bu duygulara en çok yakışan, en güzel taşıyan o dersin.

Hayatta her şeyin "daha fazla"sı vardır ama hayatta sadece birine "benim" dersin... Birine "benim" demek istersin...






Bir Şair Olsaydım Eğer ...



Ben bir şair olsaydım eğer 
Cümle cümle vururdum seni 
Her noktasında dururdu kalbin 
Ben bir şair olsaydım eğer 
Öyle bir şiir yazardım ki sana sevgili,harflerine asardın kendini... 


Murathan Mungan



Öyle aşklar vardır ki,sonunda monoton olacaksa da,olmuşsa da
O aşk öyle başlar veya
O aşk öyle biter ki...
Ve senin kabiliyetin varsa aklındakini kağıda dökmeye,
bir bakıştan,bir göz yaşından çok daha ağır olur kelimeler
gerçekten Murathan Mungan'ın dediği gibi asmak istersin harflerine kendini..

Kendini iyi hissederken
kendini haklı hissederken
unuturum derken

öyle bir kelime çıkar ki, yerle bir eder her şeyi
çünkü inandığın ve kendine inandırdığın sadece görmek istediğindir.
bir kelime, bir şiir bir cümle ile özetleyebilirsen gerçeğini en hassas tarafından asılıp,
asıldığın kalbi söker kopartırsın yerinden...

O zaman her cümle sonundaki nokta, hayatının son nefesi gibi hissettirir sana
harflerin nasıl da bedenin içine geçtiğine bakarsın öylece,
çarptığında kalbinden bir parça düşüyor gibi hissedersin.

Ve sana sıktığı kurşun sadece gerçeğin,kurulabilecek en hassas cümlesidir.
Önemli olan yaşamak, bilmek değildir.
Önemli olan anlatabilmektir.

Murathan Mungan'ın en sevdiğim şiirinde özetlemiş olduğu gibi...